Özel Eğitim
Ülkemizde işitemeyenler alanındaki ilk eğitim çalışmalarının 1889 yılında İstanbul'da Ticaret Mektebi içinde okul müdürü Grati Efendi tarafından açılması ile başladığı kabul edilmektedir. Fransız sağırlar eğitimi esas alınmış, daha sonra 1926' da kapatılarak öğrencileri İzmir Sağırlar Okuluna devredilmiştir. 1923 yılında açılmış olan İzmir Sağırlar Okulunu 1944'de İstanbul ve diğer iller izlemiştir. Ankara'da 1953 yılında işitmeyen çocuklar için bir "Özel Eğitim Ana Okulu" açılmış fakat bir yıl sonra kapanmıştır.
Ülkemizde, 1951 yılından itibaren işitme engellilerin eğitimi Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yürütülmektedir. 1986-1987 ders yılı sonu itibarı ile Türkiye'de 26 Sağırlar Okulu, İki Ağır İşitenler Okulu bulunmaktadır.
Ülkemizde işitme engelliler için açılmış olan eğitim kurumları arasında en yaygın hizmet veren kurum, öğrencilerin çoğu yatılı olan Sağırlar Okullarıdır. Bunun dışında yine Bakanlığa bağlı ve gündüzlü olarak klinik tipi hizmet veren Rehberlik ve Araştırma Merkezleri bulunmaktadır. Bu kurumlar dışında Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesinde, Hacettepe Üniversitesi Çocuk Gelişimi Meslek Yüksek Okulunda, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesinde, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde ve Çapa Tıp Fakültesinde, ayrıca Anadolu Üniversitesi İşitme Engelli Çocuklar Eğitim ve Araştırma Merkezinde olmak üzere, klinik tipi ve/veya okul tipi hizmet veren çeşitli eğitim kurumları ve çeşitli eğitim uygulamaları görülmektedir.
Milli Eğitim Bakanlığına bağlı Sağırlar Okulu ve Yetiştirme Yurtları için Milli Eğitim Bakanlığı, okul program ve yönetmeliklerinde sözlü iletişim yöntemini ana yöntem olarak kabul etmiştir.
Engelli çocuklar, kurumlara yerleştirilip eğitim almaya başladıklarında, pek çok eğitimci çocukların eğitiminde yetersiz kalabileceklerini ve yalnız başlarına sorunlarla baş edemeyeceklerini ve çocuğa yeterli düzeyde destek olamayacaklarını düşünürler. Bu düşünce ise eğitimcilerin, diğer meslek grupları ile etkileşiminin ve işbirliğinin zorunlu olduğunu ortaya çıkarmaktadır. Diğer bir söylem biçimi ile, bu alandaki farklı mesleklerdeki bireyler birbirlerine ihtiyaç duymaktadır. En ideal çalışma şekli; bu meslek gruplarının çocuğu ve aileyi farklı açılardan inceleyip tanıması, değerlendirmesi ve bir eğitim planının çizilmesi için bir araya gelerek görüş alış-verişinin yapılmasıdır.
Planlanan eğitim modelinin uygulanıp, sonuçlarının birlikte tartışılarak yeni planların yapılması hedeflenen başarıyı artıracaktır.
İşitme engelli çocukların eğitiminde şu uzmanlar görev almalıdır.
• Özel Eğitimciler ( İşitme Engelliler Öğretmenleri )
• Hekim ve Odyolog
• Psikolog ve Psikolojik Danışma ve Rehberlik Uzmanları
• Çocuk Gelişimi ve Eğitimcileri
İşitme Engellilerin Eğitiminde Yöntem ve Teknikler
İşitme özürlü çocukların bu özürlerine bağlı olarak görülen ayrıcalıkları daha çok iletişim kolaylıklarındaki kayıplardır. Bu bakımdan işitme özürlülerin eğitimlerinde iletişim becerileri kazandırmak ön plana çıkmaktadır. Bunu sağlayabilmek için kullanılan yöntemler üç kümededir.
Bunlar ; Sözlü (oral ) yöntem, İşaret (manual ) yöntem , Tüm iletişim yöntemidir. Sözlü iletişim yöntemiyle tüm iletişim yönteminin uygulanmasıyla tüm iletişim yönteminin birleştiği yanları çoktur. Bizim okullarımızda sözlü iletişim yönteminin uygulanması yönetmelik ve program gereğidir .Bu bakımdan burada çocuğu çevresinde konuşulan dili daha iyi anlar , konuşarak meramını anlatabilir hale getirmek için uygulanan sözlü iletişim yöntemlerinin belirli kısımları üzerinde durulacaktır. Bunlar işitme eğitimi, dudaktan anlama, konuşma eğitimi ve ses eğitimidir.
İşitme eğitimi : İşitme eğitimi çocuğun işitme kalıntısını en iyi biçimde kullanılabilir hale gelmesini sağlamak için yapılan etkinliklerdir. Akustik eğitimi ,ses eğitimi diye adlandırıldığıda olur. Fakat giderek eğitimciler işitme eğitimi deyimini daha çok kullanmaktadırlar.Çevremizde çok değişik sesler vardır. İşitme duyarlılığı normal olanlar bu seslerin farkındadır ve sesleri birbirinden ayırt edebilmektedir. İşitme özürlü olanlar bu seslerden özürlerinin ağırlık derecesine bağlı olarak yararlanma olanağından yoksun kalmaktadır. Onların bu eksikliğini eğitim yoluyla azaltmaya İşitme eğitiminde çocuğa kazandırılacak ses ayırdetme becerisi üç kümede toplanabilir. Kaba sesler,müzikal sesler,konuşma sesleri.
Kaba sesler diye adlandırılan çocuğun her gün evde,okulda, sokakta duyacağı seslerdir. Gök gürültüsü,rüzgar sesi, yaprak hışırtısı, hayvan bağırtıları gibi doğada oluşan seslerle makine alet ve araçtan çıkan seslerdir.
Günlük yaşantımızda, radyo, televizyon, pikap gibi araçlar yoluyla yayılan müzik önemli bir yer tutar olmuştur. Çocuk konuşma dilimizdeki ünlü, ünsüz sesleri birbirinden ayırdedebilir hale gelince konuşmaları daha iyi anlar ve bu sesleri kendisi daha doğru çıkarabilir hale gelir. Konuşma seslerini çocuk değişik ortamlarda ayırdedebilir hale gelmelidir. Devamlı sessiz ortamda yapılan işitme eğitimiyle bazı sesleri ayırtedebilir duruma gelen çocuk biraz gürültülü bir ortamda aynı seslerle karşılaşsa ayırdetme güçlüğü çeker. Günümüzde de gürültü ile savaştan ne denli söz edilse de ortam giderek gürültü ortamı olmaktadır. Çocuğu bu doğal koşullara göre eğitmek gerekir.
Ülkemizde, 1951 yılından itibaren işitme engellilerin eğitimi Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yürütülmektedir. 1986-1987 ders yılı sonu itibarı ile Türkiye'de 26 Sağırlar Okulu, İki Ağır İşitenler Okulu bulunmaktadır.
Ülkemizde işitme engelliler için açılmış olan eğitim kurumları arasında en yaygın hizmet veren kurum, öğrencilerin çoğu yatılı olan Sağırlar Okullarıdır. Bunun dışında yine Bakanlığa bağlı ve gündüzlü olarak klinik tipi hizmet veren Rehberlik ve Araştırma Merkezleri bulunmaktadır. Bu kurumlar dışında Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesinde, Hacettepe Üniversitesi Çocuk Gelişimi Meslek Yüksek Okulunda, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesinde, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde ve Çapa Tıp Fakültesinde, ayrıca Anadolu Üniversitesi İşitme Engelli Çocuklar Eğitim ve Araştırma Merkezinde olmak üzere, klinik tipi ve/veya okul tipi hizmet veren çeşitli eğitim kurumları ve çeşitli eğitim uygulamaları görülmektedir.
Milli Eğitim Bakanlığına bağlı Sağırlar Okulu ve Yetiştirme Yurtları için Milli Eğitim Bakanlığı, okul program ve yönetmeliklerinde sözlü iletişim yöntemini ana yöntem olarak kabul etmiştir.
Engelli çocuklar, kurumlara yerleştirilip eğitim almaya başladıklarında, pek çok eğitimci çocukların eğitiminde yetersiz kalabileceklerini ve yalnız başlarına sorunlarla baş edemeyeceklerini ve çocuğa yeterli düzeyde destek olamayacaklarını düşünürler. Bu düşünce ise eğitimcilerin, diğer meslek grupları ile etkileşiminin ve işbirliğinin zorunlu olduğunu ortaya çıkarmaktadır. Diğer bir söylem biçimi ile, bu alandaki farklı mesleklerdeki bireyler birbirlerine ihtiyaç duymaktadır. En ideal çalışma şekli; bu meslek gruplarının çocuğu ve aileyi farklı açılardan inceleyip tanıması, değerlendirmesi ve bir eğitim planının çizilmesi için bir araya gelerek görüş alış-verişinin yapılmasıdır.
Planlanan eğitim modelinin uygulanıp, sonuçlarının birlikte tartışılarak yeni planların yapılması hedeflenen başarıyı artıracaktır.
İşitme engelli çocukların eğitiminde şu uzmanlar görev almalıdır.
• Özel Eğitimciler ( İşitme Engelliler Öğretmenleri )
• Hekim ve Odyolog
• Psikolog ve Psikolojik Danışma ve Rehberlik Uzmanları
• Çocuk Gelişimi ve Eğitimcileri
İşitme Engellilerin Eğitiminde Yöntem ve Teknikler
İşitme özürlü çocukların bu özürlerine bağlı olarak görülen ayrıcalıkları daha çok iletişim kolaylıklarındaki kayıplardır. Bu bakımdan işitme özürlülerin eğitimlerinde iletişim becerileri kazandırmak ön plana çıkmaktadır. Bunu sağlayabilmek için kullanılan yöntemler üç kümededir.
Bunlar ; Sözlü (oral ) yöntem, İşaret (manual ) yöntem , Tüm iletişim yöntemidir. Sözlü iletişim yöntemiyle tüm iletişim yönteminin uygulanmasıyla tüm iletişim yönteminin birleştiği yanları çoktur. Bizim okullarımızda sözlü iletişim yönteminin uygulanması yönetmelik ve program gereğidir .Bu bakımdan burada çocuğu çevresinde konuşulan dili daha iyi anlar , konuşarak meramını anlatabilir hale getirmek için uygulanan sözlü iletişim yöntemlerinin belirli kısımları üzerinde durulacaktır. Bunlar işitme eğitimi, dudaktan anlama, konuşma eğitimi ve ses eğitimidir.
İşitme eğitimi : İşitme eğitimi çocuğun işitme kalıntısını en iyi biçimde kullanılabilir hale gelmesini sağlamak için yapılan etkinliklerdir. Akustik eğitimi ,ses eğitimi diye adlandırıldığıda olur. Fakat giderek eğitimciler işitme eğitimi deyimini daha çok kullanmaktadırlar.Çevremizde çok değişik sesler vardır. İşitme duyarlılığı normal olanlar bu seslerin farkındadır ve sesleri birbirinden ayırt edebilmektedir. İşitme özürlü olanlar bu seslerden özürlerinin ağırlık derecesine bağlı olarak yararlanma olanağından yoksun kalmaktadır. Onların bu eksikliğini eğitim yoluyla azaltmaya İşitme eğitiminde çocuğa kazandırılacak ses ayırdetme becerisi üç kümede toplanabilir. Kaba sesler,müzikal sesler,konuşma sesleri.
Kaba sesler diye adlandırılan çocuğun her gün evde,okulda, sokakta duyacağı seslerdir. Gök gürültüsü,rüzgar sesi, yaprak hışırtısı, hayvan bağırtıları gibi doğada oluşan seslerle makine alet ve araçtan çıkan seslerdir.
Günlük yaşantımızda, radyo, televizyon, pikap gibi araçlar yoluyla yayılan müzik önemli bir yer tutar olmuştur. Çocuk konuşma dilimizdeki ünlü, ünsüz sesleri birbirinden ayırdedebilir hale gelince konuşmaları daha iyi anlar ve bu sesleri kendisi daha doğru çıkarabilir hale gelir. Konuşma seslerini çocuk değişik ortamlarda ayırdedebilir hale gelmelidir. Devamlı sessiz ortamda yapılan işitme eğitimiyle bazı sesleri ayırtedebilir duruma gelen çocuk biraz gürültülü bir ortamda aynı seslerle karşılaşsa ayırdetme güçlüğü çeker. Günümüzde de gürültü ile savaştan ne denli söz edilse de ortam giderek gürültü ortamı olmaktadır. Çocuğu bu doğal koşullara göre eğitmek gerekir.